Göz Hakkı Suç mu? Kaynakların Paylaşımı Üzerine Ekonomik Bir Okuma Bir ekonomist olarak bilirim ki, her seçim bir vazgeçiştir. Kaynaklar sınırlıdır, arz kısıtlıdır, ama istekler sonsuz. İnsan davranışı, tam da bu denge noktasında şekillenir. “Göz hakkı” denilen kavram ise bu dengenin ahlaki sınırlarında gezinir: birinin payına dokunmadan, ama gözümüzle dokunarak elde ettiğimiz “hak” duygusu. Peki bu duygu, ekonomik sistemin içinde nerede durur? Göz hakkı bir etik değer mi, yoksa görünmeyen bir piyasa kusuru mu? Göz Hakkının Ekonomik Kökeni: Kıtlık ve Ahlakın Kesişimi Ekonomi, özünde bir “dağıtım bilimi”dir. Kim neyi, ne kadar alır; kimden, hangi bedelle alır? İşte göz hakkı kavramı…
Yorum BırakKategori: Makaleler
Arnavut Kapaması: Fırından Çıkan Sessiz Bir Bayram Bir tepsinin etrafında toplanmanın, hele de tepsiden yükselen buğu, tereyağının kavruk kokusu ve karabiberin hafif yakıcılığıyla içimizi ısıtan bir yemeğin, insanı aynı anda hem çocukluğuna hem de bugüne ışınlayabildiğini biliyorum. Arnavut kapaması tam olarak böyle bir yemek: Şatafatsız, gösterişsiz; ama sofraya indiği anda herkesin çatalını senkronize eden bir ritim tutuyor. “Nasıl olur da bu kadar az malzemeyle bu kadar büyük bir tat?” dedirten, kapandıkça lezzeti açılan bir klasik. Arnavut Kapaması Nedir? Kısaca Hikâyesi Kapama, Balkan göçmen mutfağının alametifarikalarından. Trakya’da (özellikle Edirne ve Kırklareli çevresinde) “göçmen pilavı” diye anılan bu tarz, tavuğun ya da…
Yorum BırakGöynür Ne Demek? Bir Kelimenin Derin Köklerine Yolculuk Bir Sözcüğün İzinde: Dilin Hafızasında Göynür Göynür kelimesi, Türkçenin tarihsel katmanlarında yer alan, duyguyu ve doğayı birleştiren eski bir sözcüktür. Günümüzde nadiren kullanılsa da Anadolu’nun birçok yöresinde hâlâ halk dilinde ve yer adlarında karşımıza çıkar. Bu kelimenin kökeni, Türk dilinin hem duygusal hem de kültürel hafızasına uzanır. Etimolojik açıdan bakıldığında, “göynür” fiili, “gönül” ve “yanmak” köklerinin birleşiminden türeyen eski bir kullanım olarak değerlendirilir. Eski Türkçedeki “köy” veya “köyün” kökü, sıcaklık ve yanma anlamına gelir. Bu bağlamda “göynür” kelimesi, “içten yanmak, kalpten sızlamak, gönlü yanmak” anlamlarını taşır. Yani hem fiziksel hem de duygusal…
Yorum BırakGranül Nasıl Yapılır? — Parçalanmanın, Birleşmenin ve Dönüşümün Edebiyatı Kelimelerin Granül Hâli Üzerine Bir Giriş Bir edebiyatçının gözünde her kelime bir granül gibidir: küçük, bağımsız, ama bir araya geldiğinde anlamı şekillendiren bir bütünün parçası. Granül nasıl yapılır? sorusu, yalnızca maddesel bir sürecin değil, aynı zamanda dilin ve anlatının dönüşümünün metaforudur. Bir hikâye yazmak da tıpkı granül üretmek gibidir: büyük bir düşünce, duygu ya da hayal parçalara ayrılır; sonra bu parçalar, yeniden bir araya gelerek yeni bir bütün oluşturur. Edebiyat daima kırılmanın ve yeniden biçimlenmenin sanatıdır. Granülün Edebî Metaforu: Parçadan Bütüne Granül kelimesi, yapısal olarak “tanecik” anlamına gelir. Bu tanecikler, birbirinden…
Yorum BırakDuruş Bozukluğu Düzelir mi? Duruş bozukluğu… Kulağa yalnızca bir fiziksel sorun gibi gelse de, aslında çok daha derin, çok daha toplumsal bir mesele. Çünkü duruş, yalnızca bedenimizin dikliğiyle değil, kim olduğumuzla, dünyaya nasıl baktığımızla ve hatta toplumun bizi nasıl şekillendirdiğiyle ilgilidir. Bu yüzden “Duruş bozukluğu düzelir mi?” sorusuna verilecek yanıt, yalnızca fizik tedaviyle ya da egzersizle sınırlı olamaz. Bu mesele, toplumsal cinsiyet rollerinden çeşitliliğe, sosyal adalet mücadelesinden kişisel farkındalığa kadar uzanır. Duruş: Bedenin Dili ve Toplumun Aynası İlk olarak şunu kabul etmek gerekiyor: Duruşumuz, sadece omurgamızın konumunu değil, iç dünyamızı da yansıtır. Omuzlarımızı düşüren bazen fiziksel yorgunluk değil, taşıdığımız duygusal…
Yorum BırakArap Ayları Kaç Tane? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Bağlamında Bir Zaman Yolculuğu Zamanı ölçmek, insanlık tarihi boyunca sadece bir takvim meselesi olmadı. Her ay, her mevsim, toplulukların yaşantısına, inançlarına, üretim biçimlerine ve hatta duygularına dokundu. Arap ayları da bu anlamda sadece bir zaman çizelgesi değil; tarihsel, kültürel ve toplumsal bir aynadır. Bu yazıda “Arap ayları kaç tane?” sorusuna cevabı verirken, aynı zamanda bu ayların sosyal adalet, toplumsal cinsiyet ve çeşitlilik perspektifleriyle nasıl anlamlar kazandığını birlikte keşfedeceğiz. Arap Aylarının Sayısı ve Anlamı Arap (Hicrî) takviminde 12 ay vardır. Bu aylar: Muharrem, Safer, Rebiülevvel, Rebiülahir, Cemaziyülevvel, Cemaziyülahir, Recep, Şaban, Ramazan,…
Yorum BırakKaynakların Sınırlılığı Üzerine Bir Sofra Hikayesi: Kolakas ve Ekonominin Derin Bağlantısı Bir ekonomist için her şey, “kıtlık” kavramıyla başlar. Zaman, emek, sermaye, hatta doğa bile sınırlıdır. Bu sınırlı kaynaklar karşısında bireyler, işletmeler ve toplumlar bir tercih yapar. Tıpkı mutfakta olduğu gibi. İşte bu tercihlerin kültürel bir yansıması, Akdeniz’in bereketli topraklarından doğan bir yemekle, Kolakas ile karşımıza çıkar. Peki, “Kolakas nerenin yemeği?” sorusu yalnızca bir coğrafi merak mıdır, yoksa ekonomik bir analiz fırsatı da sunar mı? Kolakas: Kıbrıs’ın Kıtlıktan Lezzete Uzanan Hikayesi Kolakas, Kıbrıs mutfağının en özgün yemeklerinden biridir. Ana malzemesi olan kolokas (taro kökü), tropik iklim bitkilerindendir ve tarih boyunca…
Yorum BırakGöçmen Olan Ne Demek? Bir Psikoloğun İnsan Zihnine Yolculuğu İnsan davranışlarını anlamaya çalışan bir psikolog olarak, göçmen kavramı benim için yalnızca bir coğrafi yer değişikliğini değil; kimliğin, aidiyetin ve benliğin yeniden şekillendiği derin bir psikolojik süreci ifade eder. “Göçmen olan ne demek?” sorusu, aslında insanın kendi varlığını yeniden kurma çabasını anlamaktır. Bu yazıda göçmen olmanın anlamını, bilişsel, duygusal ve sosyal psikoloji boyutlarında ele alarak, içsel ve dışsal dünyalarımızın nasıl dönüşebileceğini inceleyeceğiz. — Bilişsel Psikoloji Perspektifi: Zihinsel Haritaların Yeniden Çizilmesi Göç, bir insanın zihinsel haritasını yeniden düzenleyen karmaşık bir deneyimdir. Her birey, yaşadığı çevreye ve kültüre göre bilişsel şemalar geliştirir; yani…
Yorum BırakGönlü Kalmak Deyim midir? Duyguların Felsefi Anatomisi Üzerine Bir İnceleme Bir filozofun gözünden bakıldığında, dil yalnızca iletişimin aracı değil, düşüncenin aynasıdır. Her kelime, insanın varlıkla kurduğu ilişkiyi yansıtır. “Gönlü kalmak” ifadesi de bu ilişkinin en hassas yüzlerinden biridir. Yalnızca bir kırgınlık ya da içsel burukluk değil; etik, epistemolojik ve ontolojik anlamlar taşıyan derin bir duygusal deneyimdir. Peki, “gönlü kalmak” gerçekten bir deyim midir, yoksa bir varoluş biçiminin dildeki yansıması mıdır? Deyim Olarak “Gönlü Kalmak” ve Dilin Etik Boyutu Dilbilimsel açıdan bakıldığında, “gönlü kalmak” bir deyim olarak kabul edilir. Çünkü bu ifade, kelimelerin tekil anlamlarının ötesine geçerek, bir duygusal durumu bütünsel…
Yorum BırakHane Halkı Gelirine Kimler Dahil? Adalet, Eşitlik ve Görünmeyen Emek Üzerine Bir Bakış Toplum olarak gelirden, refahtan, adaletten bahsederken genellikle sayılara, raporlara, tablolarla dolu analizlere bakarız. Ama o tabloların arkasında kimlerin sesi duyulmuyor hiç düşündünüz mü? “Hane halkı geliri” denilen kavram, aslında bir ülkenin ekonomik sağlığını anlamak için kullanılır. Ancak bu tanımın içinde görünmeyen emek, cinsiyet rolleri, hatta eşitsizliklerin gölgesi vardır. Gelin, hane halkı gelirinin ardındaki sosyal hikâyeyi birlikte konuşalım. Hane Halkı Geliri Nedir? Basit tanımıyla hane halkı geliri, bir evde yaşayan bireylerin tüm gelirlerinin toplamıdır. Maaşlar, emekli aylıkları, kira gelirleri, sosyal yardımlar, hatta bazen küçük yan kazançlar bile bu…
Yorum Bırak